26 Şubat 2011 Cumartesi

ben güzele güzel demem

de diyorum ki şöyle düzenli bir çalışma alanım olsa kimse önümde duramazdı herhalde. benim çalışma alanım bütün eve dağılmış bir kaos. çoğu zaman istediğimi bulana kadar birşeyler yapma isteği kayboluyor. eh ne demişler her işin başı düzen, biraz da göz zevki... darısı başımıza inşallah maşallah.

 




ilham almak isterseniz http://www.home-designing.com/2009/05/craft-room-home-studio-setup ve http://www.flickr.com/groups/etsyopenstudios/ ve open-studio-tour@etsyblog ve de her zaman designsponge

ben moral için arada girip bakınıyorum valla. tavsiye, tavsiye.

25 Şubat 2011 Cuma

moodboard

geçen hafta moodboard ödevimle can çekişirken, ve aynı zamanda bağımsız olarak bir iphone delisi olarak ipad mi alsam acaba diye derin düşüncelerdeyken, bayılarak izlediğim designsponge'da top 5 apps for design lovers yazısına rastladım.


sırf bunun için de alınmaz ama pek güzelmiş. ipad'i olup da moodboard sevenler için süper. $6.99a güle güle kullanın!

bu arada seninki neye benzedi diye soranlar için zaman ve yaratıcılık yoksunluğu çektiğim bu dönemde paylaşmaktan utanıyorum ama kendisi şöyle birşey oldu:)

daha iyileriyle yakın zamanda karşınıza çıkmak üzere... sevgiler...

24 Şubat 2011 Perşembe

zeytin

bu aralar beni çok heyecanlandıran bir proje için çalışıyorum. sizlerle de paylaşmak istedim. proje'nin adı 'zeytin'. zeytini hayata geçirmeye çalışan ekip, benim de gururla gönüllüsü olduğum ege'de atölye. websayfasına burdan bakabilirsiniz: http://www.egedeatolye.org/

kısaca ne diye bakacak olursak, kendi anlatımıyla:
'ege’de atölye uluslararası ve disiplinlerüstü programlar hazırlayan okul dışı bir eğitim girişimidir. yaşamboyu eğitimi ve yaşayarak öğrenmeyi savunur. ege bölgesi için önemli konuları ele alır ve bölgedeki küçük yerleşim yerlerine fayda sağlamayı amaçlar. ilk programın konusu ve adı zeytin ‘dir. bu program ege bölgesinde ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan tartışılmaz önemi olan zeytini ele alır.'

bilgi edinmenin sınıf ortamı ve disiplinle sınırlandırılmadan, yerinde ve keyifli olmasına inanan ve çalışan bir oluşum yani. bir ekonomi profesörüyle pazarda zeytin satarken pazar ekonomisi üzerine konuşabileceğiniz, yelkenliyle dolaşırken bir edebiyat profesörüyle homeros okumaları üzerine laflayabileceğiniz birşey.


bütün bu oluşum zaten süper ilgimi çekerdi ama arkasındaki ismin can arkadaşım zeynep olması, daha da bir önem kazandırdı. zeynep, bir kimyacı, aynı zamanda piyano çalıyor, resim yapıyor, yelken ve kayak yarışçısı. doktorasını tamamlayıp yurda dönmesinden itibaren ege'de atölyeye odaklanmış bir isim. abd'de çalıştığı liberal arts sisteminin bir yansıması bu aslında.

çok yönlü insanlara inanılmaz bir saygım var. ki illustrator dersimde ilk şeyi onun için yaptım o da bloğuna koymuş disiplinlerarasının güzelliği diye sağolsun kıymetbilen arkadaşım benim.

neyse işte 27 haziran- 8 temmuz arası bir planınız yoksa, bu yaz zeytin'e gelin, beraber düşünelim, konuşalım, öğrenelim. sevgilerimle...

22 Şubat 2011 Salı

handjobs for the holidays


işten izin aldım bir hafta evde kafa dinliyim diye. bol bol kitap okuyorum. güya bloğuma yazacak el işleri de yapacaktım ama nasip olmuyor bir türlü. suçluluk hissediyorum. sabah koydum iphone'u decke, ilk çıkan şarkı 'handjobs for the holidays'. haleti ruhiyeme pek cuk oturdu, bir de aklıma şu resim geldi.




Broken Social Scene - HandJobs For The Holidays

Powered by mp3skull.com

daha önce ünlü simalarla akrabalığımı belirtmiştim çeşitli yazılarda. bu grupla bir akrabalığım yok ne yazık ki ama konserlerinde gitarının jakı takılmıştı bir yere vokalistin, kurtarmıştım. bir nevi bir gönül borcu vardır kesin.

bunlar da okuduklarım.


ilk bir buçuğu bitti, free culture detayları daha sonra. çok kafayı taktım bu konuya bu aralar.

bu da ilgisiz bırakmayalım bloğu yazısı. sevgilerimle... iyi geceler...

*bu arada holiday handjobs diye bir organizasyon varmış 2008de, eşcinsel crafters'a yönelik. pek güzel.

8 Şubat 2011 Salı

up in the air

2011 o kadar havalarda, devamlı şehir dışlarında, yoğun ve yalnız başladı ki kendimi up in the air'deki ryan bingham gibi hissetmeye başladım. öğrenciyken çok gezilen işlerin mükemmel olduğunu düşünür öyle işlerde çalışan insanlara gıptayla bakardım. 'zamanla yorucu ve sıkıcı' oluyor diyenlere de inanamaz, benim için asla böyle birşeyin mümkün olmayacağını düşünürdüm. şimdi bir ay komple evde oturamayan ve bundan yakınmaya başlayan biri olarak insanoğlunun doyumsuzluğuna örnek teşkil ettiğime inanıyor, yine de çok şanslı bir insan evladı olarak son almanya seyahatimizdeki mekanımızın fotoğraflarını paylaşmak ve birkez de burdan bu mekanı bize sağlayan alfred toepfer vakfına teşekkür etmek istiyorum.