24 Ağustos 2010 Salı

okuyom ben ya

son bir aydır yazmıyorum. geziyorum, okuyorum.

wisconsin'deydim diye

st.peterburg'daydım diye




polonezköy'deydim diye

11 Ağustos 2010 Çarşamba

almanca bilenlere ve/ya bakmayı sevenlere


almanya'da bu derginin çıkışına denk gelmiş, ilk sayısını edinmiş, okumaya doyamamıştım. şimdiye kadar 2 sayı daha çıkarmışlar. daha da güzeli websitelerinde hem blogları var, hem dergileri online okuyabiliyorsunuz, hem de d.i.y. tüyoları veriyorlar. ilgilenenlerin bir göz atmalarında yarar var. %100 memnuniyet garantili. kendilerine burdan 'toll gemacht' diyor, yola devam ediyoruz. (next stop: russia)

5 Ağustos 2010 Perşembe

speak low if you speak upnorth

sosyal medya dediğimiz nesne/oluşum/herneyse insanların kendi reklamlarını yapma ve kendilerini tanınmak istedikleri gibi lanse etme konusunda süper bir platform. wired dergisi son sayısı bu işi abartıp da komik duruma düşen, insanları irite eden, kısaca kaş yapıyım derken göz çıkaran sosyal medyacıların hikayeleriyle doluydu.

ben daha önce shakira'yla akrabalığımı kanıtlayan yazımla (bkz. this time for africa) kendi reklamımı yapmıştım. şimdi de severek dinlediğim (ve hatta birçoğumuzun severek dinlediği) low grubunun nasıl manevi ablası olduğumu anlatacağım.

sevgili kardeşim noah'ın direktörlüğünü yaptığı stagenorth'a low geliyor diye duyduğumda ne alaka dedim. meğer grubun yeni basçısı steve ashland'lıymış, daha da ötesi benim bir zamanlar ki kankam tommy'nin küçük kardeşiymiş. ben oralardayken henüz 13-14 yaşlarında olduğundan kendisiyle bir muhabbetimiz olmamış olsa da buyrun yanda abisinin yıllığıma döşediği tam bir sayfalık yazı.

artık şimdi de olmadıysa, ben ne yapabilirim. önce shakira'nın kardeşi, şimdi low'un ablası. bana hala daha çok hayran olmadıysanız, bari buyrun müziğin keyfine varın...


Low "Breaker" from Sub Pop Records on Vimeo.

(bu arada benim gibi kör cahil olup bilmeyenler için bir de yan projeleri varmış. bkz.: retribution gospel choir )

4 Ağustos 2010 Çarşamba

handmade nation


13 günlük bir amerika ziyaretinden sonra yine memleketteyim. şimdi amerika diyince çoğu kişinin aklına new york, los angeles, miami filan geliyor. benimkineyse wisconsin. hani 'dogma'da melek rolündeki matt damon'la ben affleck'in cennetten kovulurlarken önlerine iki seçenek sunulmuştu ya; ya cehennem ya wisconsin diye... işte o wisconsin!

11 eylül olaylarından önce oralarda bulunmuş biri olarak futbol takımındaki lakabım 'turkish terror'dü. o zamanlar terörist olmak henüz şimdiki kadar korkulacak birşey değilmiş demek ki. işte ben de chicago'da iner inmez, hemen bir otobüse binip tuttum eski kalecimizin yanına doğru madison'un yolunu. yemem gereken yemeklerin, almam gereken kitapların ve görmem gereken dükkanların listesiyle. ilk durak fried fish ve bloody mary... ordan da ne zamandır merak ettiğim 'handmade nation' almaya! kitap aslında amerika genelinde craft'çılarla yapılan bir belgeselin çıktısı. kitap inanılmaz güzel röportajlar, makaleler ve resimlerle dolu. almak isteyenler için link


ben de hazır oralara kadar gitmişken birkaç yer ziyaret ediyim diyip wisconsin craft market ve state street'teki anthology'ye gittim.


bu arada bu gezmeler için geçici süreliğine evimi kiraya verdim, içinde dikiş makinam, düğme makinam, kumaşlarım ve yünlerimle. bu durumda dikip biçtiklerimi değil, gezip gördüklerimi, yiyip içtiklerimi anlatıcam bir süre. umarım sorun olmaz. sevgilerimle!!!







Handmade Nation Trailer




VideoLife Uzerinden Izle