24 Haziran 2010 Perşembe

this time for africa

herkes dünya kupası heyecanında. türkiye yok diye üzgündüm ama hemen kendime favoriler uydurup heyecana ucundan kıyısından katıldım. kazanınca en sevindiğim takım abd, gönül telimi her daim titrettiği için brezilya, maradona için arjantin, zaafım olduğu için almanya. of ya ilk dört bunlar olsa süper waka waka.



bu waka waka olayı beni feci sardı. ofiste beş dakikada bir çeşitli odalarda çalışma arkadaşlarıma waka waka dansı yapıyorum. shakira zaten benim akraba sayılır. kendisi de benim gibi yarı arap. aynı yarımadadan gelme bir akrabalığımız var yani. irlandalı bir grup arkadaşımın gazıyla almanya'da bellydance kursuna gitmiştik. ya ben türküm ayol her halimle kıvırırım dedim, ama olay şu ki kursa bir gittik , tam karşımızda kocaman ayna. başladık hareketlere ben hakkaten aynı shakira. ciddi bir araba kazası geçirip, kalça çıkığından müzdarip ama olsun. neyse bıraktım zaten ilk dersten sonra, baktım yoksa kaybedilen özgüven bir daha geri gelmeyecek.


neyse dün akşam, iki gün üst üste hem müslüm baba hem de gotan project konserlerini bedava girişlere rağmen ekmekten müzdarip gittim eve, küveti doldurdum. ne zamandır aklımda hiç keyfini sürmedim diye. istanbul'daki medeniyetler buluşması dergisini aldım, ohh buruşana kadar zevk yapıcam. amma velakin istanbul üzerine yazı sinirimi bozdu. istanbul halkı mutsuz, ermeni soykırımı ve yunan düşmanlığı ile yaşıyor filan gibi ifadeler vardı. ulan bir ermeni soykırımını siz ne zaman kabul ettiniz, iki dünya kupasından elendiler diye sevinmiş olabilirim ama en yakın arkadaşım yunan, ne düşmanlığı, üç zaten istanbul halkında yok mu ermeni, rum, ne biçim konuşuyorsun diye önce yazara sonra keyfimi bozduğum için kendime sinirlendim.


kalktım, afrika usulü elbise dikiyim bari diye. manken üzerinde patronsuz, teğelsiz, öyle uydurmasyon birşeyler diktim, hemen de bugün işe giydim. ilk tepkiler güzel. hadi bakalım... waka waka ehiye....

21 Haziran 2010 Pazartesi

yine yeni yeniden



uzun bir aradan sonra tekrar merhaba!!! farkettim ki arayı açmışım. sanırım doğumgünüm yaklaşıyor ya, hayatımda acayip değişiklikler olsun öyle yazıym bekledim... bayağı da kıyısından döndüm kocaman olayların ama olmadı işte... ben de klasik bir postla karşınızdayım!!

önce galatamoda, sonra bebek şenliğinde farkettim ki yurdum kadınları genelde kedi delisi. hiç köpek aksesuarlı nesneler yok etrafta. ben de aksi gibi köpek insanıyım. bugün internette gezerken ekşi sözlükte '30 yaşında güzel ama bekar kadın arızalıdır' diye bir başlık vardı. yorumlardan birinde sözlük yazarı 'kedisi olup olmadığını bilmeden, doğru ya da yanlış olduğuna hüküm verilemeyecek bir önermedir. kedi önemli.' yazmış. güldüm ben de, iyi ki köpek insanıyım, bari burdan yırttım diye...

neyse velhasıl işte bu akşam yaptığım kemikli kalpli bez çantam. yarın olsun takıym, geziym (ne yalan ya bayağı işe gidiyim... hoş havalar o kadar sıcak ki, klimalı iş yerimi pek takdir etmekteyim bu aralar)

bir de gitmeden minör de olsa gelişmeleri veriym:

doğumgünümde sonisphere'deyim. anthrax geliyor, ilk aldığım kaset, ilkokulda. pek severdim, 30 oldum, hala heyecanlıyım... sabahına foça kaçamağına gidiyorum hayırlı işlere inşallah. önümüzdeki ay da başka hayırlı işlere wisconsin'e.  işte bu kadar. gez gör maymuncuk... iyi akşamlar...


1 Haziran 2010 Salı

the answer to the life, the universe, and everything is NOT 30


uzun bir ara olmuş yazmalara. bu ay 30 oluyorum ve herşeyin cevabı 30 yaş bunalımı bu aralar, bu da ondandır diyelim. bu bloğun sahibesi de herkes kadar, belki herkesten az biraz gelgitli. yapıcak birşey yok.

14 yaşımı iple çekmiştim, çok net hatırlıyorum. herşey planlanmıştı, büyük bir kız oluyordum. arkadaşlarla kadıköy'e inebilecek, belki taksime geçebilecek, bir erkek arkadaşım olacak ve büyük kızlar ne yaparsa onlar yapılacaktı.

şimdi dönüp bakıyorum 30 yaşımı hiç düşünmemişim. aslında buna şükretmek gerekir sanırım yoksa 30 yaşına kariyersiz, aşksız, parasız girmek bayağı bozabilirdi insanı:)

böylece bozmayan şeyleri düşünerek mutlu olabiliyorum şimdi. diyorum ki;

     iyi ki son derece lüks evleri hiç çekici bulmadım. böylece cumbalı kagir yerleri yamuk evime bayılıyorum.

     iyi ki işime gelmeyen şeylerde olağanüstü beceriksizce davranmayı başardım. artık kimse sevmediğim şeyleri beklemiyor benden.

     iyi ki çok sevecen ve sokulgan bir insandım. şimdi insan seçerken, dışarda bıraktığım insanları tanımıyorum demiyorum.

     iyi ki depresif biriyim. mutlu oldum mu çok tatlı geliyor.

     iyi ki çoktan seçmede başarılıyım. geri kalan hayatta ne kadar şapşalca şey yapsam da 4 saatlik öss sonucundan dolayı insanlar kayıtsız şartsız zeki olduğuma inanıyor.

     iyi ki şuan evimde bunları yazıyorum, bob dylan dinliyor, arada kalkıp dansediyor, arada kahve içiyor ve de of ne sıcak ya terliyorum.

     iyi ki avrupa yakasında oturan bir kadıköylüyüm de vapur kadıköy iskelesine her yanaştığında memlekete dönmüşüm gibi neşelenebiliyorum.

     iyi ki burda pratik dikiş dergisi almışım, süper etek patronu var, çıkarttım onu dikicem şimdi.

     iyi ki daha hayatın anlamını bulamadım ve inşallah 42de bulurum da o zamanki başlığım anlamlı olur.

neyse işte iyi ki ben benim.

başkası olsaydım çok garip olurdu çünkü.