19 Aralık 2011 Pazartesi

made in china

3 ay olmuş yazmamışım. bu sefer en azından yazabileceğim değişiklikler var hayatımda. beş yıl sonunda gözümü karartıp işten ayrıldım. artık mutlu bir ev kızıyım :) karar verme aşamasında gelgitler içindeyken amcam sağolsun imdada yetişti ve kuzenlerimle beni çin'e götürdü. şöyle bir rota çizdik.


çin'le ilgili akla gelebilecek birçok şeyi yaptık, bu 13 gün zarfında çin seddine çıktık, pekin ördeği yedik, terakota askerlerini gördük, kapısız tuvaletlere girdik, sisli dağlar arasında gezdik, gökdelenlere çıktık, çakma teknoloji alışverişi yaptık, kungfu şovlara gittik, inciciler, ipekçiler gezdik. ben gidip beğendiğim yerlerle ilgili ufak tefek notlar aldım, yolunuz düşer de fikir almak isterseniz diye paylaşıyorum.

şanghay: şanghay çin'in en büyük kenti, kocaman gökdelenleriyle çin'in manhattan'ı diye övünüyorlar. biz burda yeşim buda tapınağına, ü bahçelerine, televizyon kulesine ve şanghay müzesine gittik, nehir kenarında tekne turuna çıktık. alışveriş için ap plaza diye çakma markalar satılan bir yere gittik. eskiden tek bir market varmış, şimdi üçe bölünmüş en büyüğü ap plaza'ymış ama biz bişey almadık. markasız birşeyler aradıkça satıcıları kızdırdık 'madam this is fake market' diye azar işittik. yine şanghay'da ipek kozaları gererek yapılan yorgancıları gezdik, ipek nasıl yapılır öğrendik. kozadan çıkan tırtılları da kızartıp yiyorlar, çok zenginmiş protein yönünden. akşam bund (nehir kenarında yabancılardan kalan süper binaların olduğu yer) etrafındaki klüpler önerilse de biz hiçbirine gitmedik. gittiğimiz bütün şehirler güvenli, taksiler de ucuzdu, yani çıkmamak korkudan değil bütün günün yogunluğundan oldu.



guilin: benim gibi elişlerine ve yerel tasarımlara merakınız varsa guilin değil de guilin'den sisli dağlar arasında yapılan 5 saatlik tekne gezisiyle gidebileceğiniz yangshuo'yu kesinlikle öneriyorum. hatta fazla gününüz varsa bir iki gün de orda kalabilirsiniz. dükkanlar, kafeler, manzara, hayat çok güzeldi.



xi'an: terakota askerlerini gezdik burda. müze dükkanını mutlaka ziyaret etmekte yarar var. tasarımlar ve hediyelik eşyalar gerçekten çok kaliteli ve güzel. iyi bir müslüman olarak bir de ulucami'yi ziyaret ettik. vakti zamanında çin'le ticaret yapan araplar burda da birer aile kurmuşlar kendilerine. çocukları da müslüman olmuş. beyaz takkeleri var kafalarında ve selamün aleyküm dediğiniz zaman kendilerine çok mutlu oluyorlar. ben yaklaşık 250 kere dedim ordan biliyorum. bir de cami girişi paralı ama girişte oturan amcayı da selamün aleyküm'lerseniz bedava giriyorsunuz. tamamen çin tarzındaki bu cami, özellikle de minaresi görülmeye değer. xi'an'da ayrıca bir duvar var, onun altındaki dükkan da, etrafındaki kafeler de mükemmel. kaligrafi yolunun sağlı sollu iki yanında. (tarifin laçkalık görülmedik:))



pekin: pekin çok güzel bir şehir. pekin'in eski mahalleri olan hudong'larda gezmek çok keyifli. hatta biz bir adamın evine gidip onu ziyaret bile ettik. çin seddi'ne gittik bir gün. dünya'nın yedi harikasından birini yapmışlar, ama biraz düşünceli olup düz ayak yapsalarmış ilk 3 harikaya girermiş bence. sedde tırmanmak tam bir 'çin' işkencesi. en iyisi bu kısmı evinizin rahat ortamında bir belgeselden izlemek. yine el işi yerel tasarımlar ve kafeler barlar için göl kenarındaki hou hai mutlaka ve mutlaka görülmeli. çin yemekleri çok iyi, pekin ördeği çok iyi ama buralara kadar gelinmişken bir de uygur lokantası görülmeli bence. hem türkçe az buçuk da olsa anlaşabiliyorsunuz hem de yemekleri pek leziz. pekin'de yine sun li tun bölgesi var akşam barlar için, aynı bölgede yashow market diye yine çakma markaların satıldığı kocaman bir alışveriş merkezi var. ama daha güzeli hemen bu merkezin arkasında eğer çin'den, çin yemeğinden, çin insanından sıkıldıysanız tamamen pekin'de yaşayan expat'lara yönelik the village diye bir yer var. biraz kanyon gibi bizdeki ama dediğim gibi biraz hava almak için güzel olabilir. bu arada tabi tienanmen meydanı ve yasak şehri de görmek lazım pekin'e kadar gelmişken. bir de wangfujing caddesi gezilebilir. özellikle sonuna doğru bir ara sokakta canlı canlı akrep, denizatı ve bilimum gariban börtü böceği kızartıp yiyorlar. kokuya ve görüntüye dayanabilirseniz, bu da bir opsiyon.

işte böyle. sanırım pek birşey atlamadım. çin'den hemen sonra işten ayrılıp londra'ya gittim. orda arkadaşım bana 'an idiot abroad' diye bir şov izletti. şovun çin kısmı aynı bizim tepkilerimiz. zaman ayırıp izleyin ne olur hakkaten adam bağımlılık yaratıyor.